Bu ilçenin çok şirin mahalleleri ve sokakları varmış. O mahallelerin her mevsimi birbirinden daha güzelmiş... Gökyüzü masmavi, ormanları yemyeşilmiş… Yazın sokaklarında arıklardan şırıl şırıl suları akarmış… Köşe başlarında çeşmeleri şırıldarmış. Komşulukları daha candanmış. Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı unutulmazmış.Dostlar ve akrabalar çok vefalıymış… O güzel ilçenin güzel ve neşeli çocukları varmış…O ilçede mahallelerin çocukları birbirlerini o kadar çok severlermiş ki bilmeyenler kardeş sanırlarmış… O dostluklar hala anılarda yaşarmış. Bazen dışarıdan gelen parolalı bir ıslıkla uçarak evden sıvışır, birlikte olacakları o anları iple çekerlermiş. Kavga etseler de kin tutmaz, hemen barışırlar; her gün kendilerine yeni dünyalar kurarlarmış. Üstelik kendilerine göre küçük ama çok mutlu bir dünyaları varmış. Gelecek için hep güzel hayalleri,idealleri ve hedefleri varmış…
Herkeste sadece arkadaşlık değil paylaşma, yardımlaşma, sevgi, koruma ve arkadaşlarını kollama duygusu çok gelişmiş. O yıllarda çocuklar okula anneleriyle ya da servis ile değil, köşe başlarında arkadaşlarıyla buluşarak birlikte giderlermiş. Siyah önlük beyaz yaka giyerlermiş. Önlükleri siyah olsa da gönülleri apakmış… Okul yolu onlarla şenlenir yüzleri hep gülermiş…Yamalı giysiler giyseler de hiç çeşitli markalı giysileri bilmezlermiş… Bilmezlermiş hamburgeri,tostu,çiğ köfteyi,kokoreci,interneti bilmezlermiş cep telefonunu,tableti, tetrisi, nintendoyu... Simit bile onlar için bir lüksmüş, Yanık Osman’ın mis gibi simitleri kokarmış burunlarında… Gümüllü’nün gazozlarını herkes içemezmiş. En lüks eğlence ayda yılda bir defa sinemaya gidebilmekmiş onlar için… Bilirlermiş duvarların üzerinde sohbet etmeyi, hatıra defterleri doldurup sevgileri keşfetmeyi.Bilirlermiş dama ve beş taş oynamayı,top sektirmeyi,sek sek çizgi atlamayı…Bilirlermiş horoz şekerini, halkalı şekeri,elleri kirli macuncunun demir çubukla doladığı rengarenk macunları…Çoğu günler eve gitmeyi unutur hava kararınca dayak yemeyi göze alırlarmış. Akşamları bir ıslıkla tekrar evden aşağı inerek saklambaca kaçmayı başarırlarmış. Bilirlermiş o hakkında türlü şeyler söylenen eski evdeki yalnız yaşlı adamdan korkmayı, küsmeyi, ayni kıza asılmayı, torbalarla misket ve mazı toplamayı, kazık oynamayı, çelik çomak oynamayı,uçurtma uçurmayı,çıktı mı çıkmadı mı oynamayı,kral oynamayı, Teksas'ı, Tommiks'i... Bahçelerde oynanan bezden yapılan topları, taştan kale direklerini,üç korner bir penaltıyı... Yıllar hızla geçmiş,üzerine apartman yapılan top sahalarını ve yeşil alanları çok özlemişler.Yıllarca yaşatmışlar o tatlı anıları…Hatta çocuklarına anlatmışlar… Sonraki yıllarda yapılan beton evleri ve apartmanları çok yadırgamışlar. O apartmana taşınan yeni komşuları da yadırgamışlar.Oturup kalkmaya,selamlaşmaya alışamamışlar.Randevulu ziyaretler zor gelmiş onlara…Bazı anneler özel günlerde buluşmaya başlamışlar.Balkonlardan selamlaşır olmuşlar…
Gözler; kalaycıyı, bakırcıyı, çıkrıkçıyı, nalbantı, hallacı, oduncuyu, karcıyı, aktarı, eskiciyi, iş ulayıcıyı ararmış her yerde... En çok eşek sesini,horoz sesini özlemişler…Sonraki yıllarda çok şeyleri özlemişler ve aramışlar…Evlerin arkasındaki odun yığınlarını ve evlerin altındaki serin hanayaltlarını… Yakan topun yakışını,mantarlı gazoz kapaklarını, çıtır pıtırı,yaldız kazımayı,alt mı üst mü oynamayı,yandaki mahalle çocukları ile yapılan kavgayı, her kavganın çıkardığı kahramanları arar olmuşlar…Cambaz Boncuk ve arkadaşlarının gösterileri gözlerinde canlanmış yıllarca…Kan kardeşliğini, ip atlama,mazı oynama,taşa basma,topaç virtiözlüğünü,sapanla taş atarken kırılan camları, toplanan paraları,sokakta ekmek çokuşmaları...Açık hava sinemalarını unutamamışlar. Yıllarca unutamamışlar o güzel çocukluk yıllarını…
Sonraki yıllarda ve zamanlarda ne mi olmuş? Nedense bu güzel ilçede eski durumlar yavaş yavaş değişmeye başlamış.O çocuk sesleri yavaş yavaş azalmaya başlamış.O güzel oyunlar çocuk sesleriyle birlikte kaybolmuş…Hayat şartları mı yoksa insanlar mı bilinmiyor ama nasılsa bir şeyler zaman içinde değişmiş.O mutlu insanlar ve o tarihi sundurmalı evler zamana yenilmiş. Kimileri dışarıya okullara gitmiş, kimileri atanmış memur öğretmen olmuş. Yurt dışına gidenler çok olmuş. Ama gönülleri hep orada kalmış…Memleket burunlarında tütmüş.Yıllar sonra düğünlerde, ölümlerde,bayramlarda ya da özel günlerde buluşanlar olmuş. Kimileri de şans eseri ilçelerinde kalmışlar ve babalarının mesleklerine devam etmişler…Daha sonra yaşanan yetmişli yıllar acı anılar olarak kalmış hafızalarda... Daha sonraki yıllarda işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma,siyasi fanatizm, malı götürme,spor falan derken üstelik işler kesat derken; herkes yüzünde soluk bir bakış, içinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile baş başa kalmışlar bu ilçenin insanları...Ölümlerde, düğünlerde ya da seçimlerde bir araya gelir olmuşlar.Sonraki yıllarda o arkadaşlıklar ve dostluklar birer birer kaybolmuş.Kimi kardeşler küsmüş,kimi akrabalar darılmış,kimi dostlar kırılmış,kimi komşular da bağırmış çağırmış;derken yıllar yılları kovalamış ve geçmişe özlem daha da artmış…
Onların çocukları mı dediniz? Çocukları şimdi koca koca apartmanların arasında, nefes alınmaz bir havada, evlerinde sanal bir dünyada yaşıyorlarmış. Evlerinde özel odaları da varmış…Sokaklara eskisi gibi çıkmaz olmuşlar,emniyet içinde ama yalnız yaşıyorlarmış.Her dedikleri hemen alınıyormuş.Kitap okumayı da pek sevmiyorlarmış.Hiç bir sıkıntıları da yokmuş…Anneleri babaları gibi çok büyük sıkıntıları olmasa da gelecek için hayalleri de olmamış…Gelecek için belki çoğunun hedefi de yokmuş…Bazıları “annem babam sağolsun” diyorlarmış.Anneleri babaları onları o kadar çok seviyorlarmış…Hafta sonlarını,ailece hep beraber ya oyun alanlarında ya da alışveriş merkezinde geçiriyorlarmış.Artık yazları denize ve tatile gidenler de çoğalmış…Komşu ve akrabalarla gidip gelmeler azalmış...Ninelerinin yemekleri ve lezzetleri unutulmuş.Ev yemeklerini sevmez olmuşlar.Dışarıda yemek onlar için ayrı bir mutluluk olmuş.Okul servisleri çocukları artık evlerinden alıyorlarmış.Okullar tam donanımlı olsa da eğitimde bir şeyler eksik kalmış!…Çocuklar trafik kaygısıyla,köşedeki bakkala dahi gönderilmez olmuş.İş sahibi babalar şirketlerinin bilançolarını,çalışan babalar anneler ise ay başlarını hesaplıyorlarmış.Aile içi iletişim nedense fazla yokmuş.Herkes gündelik dizileriyle baş başa yaşarmış…Kimileri ise kredi kartlarıyla daha mutluymuş hatta bazıları harcamaları kısmak yerine borçlarını ertelemenin ya da ödememenin yollarını aramaktaymış…
Nedendir bilinmez ama son yıllarda ailelerin çoğu karamsar ve mutsuzmuş…Çoğu selamlaşmayı hatta gülümsemeyi unutmuş…Çocuklar okulun yolunu bilseler de kütüphanelerin yolunu pek bilmiyorlarmış.Boş günlerinde internet kafelerde heyecanla performans ödevleriyle çok yoğunlarmış!...Ders yılı sonunda hepsinin dolu dolu karneleri yanında teşekkür ve takdir belgeleri de varmış…Aileleri onlarla gururlu ve çok mutluymuş…Sadece seksek,körebe oynamayı değil ama duygularını anlatmayı da çok iyi bilemiyorlarmış.Argo konuşmak hoşlarına gidiyormuş.Aileler,”olsun biz yaşayamadık onlar yaşasın” diyorlarmış. Ailelerin çoğu çocuklarının çok zeki olduklarını söylüyorlarmış,çünkü sanal oyunları özellikle savaş oyunlarını çok iyi biliyorlarmış…Hayata açılan pencereleri değil de akıllı telefon ve internetten açılan pencereleri de çok iyi biliyorlarmış.Elde bilgisayar ya da tablet;onlar ekrana, ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat sanal alemde gerçeklerden habersiz gezip duruyorlarmış...Nedense halı sahalarda top koşturanlar ile altlarında motorlarla yarışan çocuklar yine de mutlu olamıyorlarmış…
Ve şehrin dışındaki ağaçlar,ormanlar,tepeler ise tırmanacak, salıncak kuracak, kalp kazıyacak o şen çocuklarını bekliyormuş...Paylaşmayan, yalnız, bencil, kafesler içinde, gürbüz, güvendeki çocukların seslerini özlermiş o sokaklar...Hiç sopa yememiş, ağaçtan düşmemiş, üstü hiç çamur olmamış,topu yandaki bahçeye kaçmamış, dizlerinde yara kabukları olmamış,neşeyle koşan haykıran çocuklarını özlüyormuş o ilçenin sokakları….Nasıl olduysa o şirin ilçede kuş sesleri,çocuk sesleri,tezgah sesleri azalsa da sakinleri;o eski günleri, o çılgın ve mutlu çocukluk günlerini daha çok aramaya ve özlemeye başlamışlar…Masallar nasıl biterdi? ”Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…” İnşallah,o ilçe ve insanları yine mutlu günleri ve dostlukları birlikte paylaşırlar;çocuklarıyla daha da güzel mutlu günler yaşarlar!...Kısacası bir varmış,bir yokmuş;bu güzel ilçede yine de güzellikler çokmuş
Herkeste sadece arkadaşlık değil paylaşma, yardımlaşma, sevgi, koruma ve arkadaşlarını kollama duygusu çok gelişmiş. O yıllarda çocuklar okula anneleriyle ya da servis ile değil, köşe başlarında arkadaşlarıyla buluşarak birlikte giderlermiş. Siyah önlük beyaz yaka giyerlermiş. Önlükleri siyah olsa da gönülleri apakmış… Okul yolu onlarla şenlenir yüzleri hep gülermiş…Yamalı giysiler giyseler de hiç çeşitli markalı giysileri bilmezlermiş… Bilmezlermiş hamburgeri,tostu,çiğ köfteyi,kokoreci,interneti bilmezlermiş cep telefonunu,tableti, tetrisi, nintendoyu... Simit bile onlar için bir lüksmüş, Yanık Osman’ın mis gibi simitleri kokarmış burunlarında… Gümüllü’nün gazozlarını herkes içemezmiş. En lüks eğlence ayda yılda bir defa sinemaya gidebilmekmiş onlar için… Bilirlermiş duvarların üzerinde sohbet etmeyi, hatıra defterleri doldurup sevgileri keşfetmeyi.Bilirlermiş dama ve beş taş oynamayı,top sektirmeyi,sek sek çizgi atlamayı…Bilirlermiş horoz şekerini, halkalı şekeri,elleri kirli macuncunun demir çubukla doladığı rengarenk macunları…Çoğu günler eve gitmeyi unutur hava kararınca dayak yemeyi göze alırlarmış. Akşamları bir ıslıkla tekrar evden aşağı inerek saklambaca kaçmayı başarırlarmış. Bilirlermiş o hakkında türlü şeyler söylenen eski evdeki yalnız yaşlı adamdan korkmayı, küsmeyi, ayni kıza asılmayı, torbalarla misket ve mazı toplamayı, kazık oynamayı, çelik çomak oynamayı,uçurtma uçurmayı,çıktı mı çıkmadı mı oynamayı,kral oynamayı, Teksas'ı, Tommiks'i... Bahçelerde oynanan bezden yapılan topları, taştan kale direklerini,üç korner bir penaltıyı... Yıllar hızla geçmiş,üzerine apartman yapılan top sahalarını ve yeşil alanları çok özlemişler.Yıllarca yaşatmışlar o tatlı anıları…Hatta çocuklarına anlatmışlar… Sonraki yıllarda yapılan beton evleri ve apartmanları çok yadırgamışlar. O apartmana taşınan yeni komşuları da yadırgamışlar.Oturup kalkmaya,selamlaşmaya alışamamışlar.Randevulu ziyaretler zor gelmiş onlara…Bazı anneler özel günlerde buluşmaya başlamışlar.Balkonlardan selamlaşır olmuşlar…
Gözler; kalaycıyı, bakırcıyı, çıkrıkçıyı, nalbantı, hallacı, oduncuyu, karcıyı, aktarı, eskiciyi, iş ulayıcıyı ararmış her yerde... En çok eşek sesini,horoz sesini özlemişler…Sonraki yıllarda çok şeyleri özlemişler ve aramışlar…Evlerin arkasındaki odun yığınlarını ve evlerin altındaki serin hanayaltlarını… Yakan topun yakışını,mantarlı gazoz kapaklarını, çıtır pıtırı,yaldız kazımayı,alt mı üst mü oynamayı,yandaki mahalle çocukları ile yapılan kavgayı, her kavganın çıkardığı kahramanları arar olmuşlar…Cambaz Boncuk ve arkadaşlarının gösterileri gözlerinde canlanmış yıllarca…Kan kardeşliğini, ip atlama,mazı oynama,taşa basma,topaç virtiözlüğünü,sapanla taş atarken kırılan camları, toplanan paraları,sokakta ekmek çokuşmaları...Açık hava sinemalarını unutamamışlar. Yıllarca unutamamışlar o güzel çocukluk yıllarını…
Sonraki yıllarda ve zamanlarda ne mi olmuş? Nedense bu güzel ilçede eski durumlar yavaş yavaş değişmeye başlamış.O çocuk sesleri yavaş yavaş azalmaya başlamış.O güzel oyunlar çocuk sesleriyle birlikte kaybolmuş…Hayat şartları mı yoksa insanlar mı bilinmiyor ama nasılsa bir şeyler zaman içinde değişmiş.O mutlu insanlar ve o tarihi sundurmalı evler zamana yenilmiş. Kimileri dışarıya okullara gitmiş, kimileri atanmış memur öğretmen olmuş. Yurt dışına gidenler çok olmuş. Ama gönülleri hep orada kalmış…Memleket burunlarında tütmüş.Yıllar sonra düğünlerde, ölümlerde,bayramlarda ya da özel günlerde buluşanlar olmuş. Kimileri de şans eseri ilçelerinde kalmışlar ve babalarının mesleklerine devam etmişler…Daha sonra yaşanan yetmişli yıllar acı anılar olarak kalmış hafızalarda... Daha sonraki yıllarda işsizlik, hayat pahalılığı, enflasyon, köşeyi dönme, adamını bulma,siyasi fanatizm, malı götürme,spor falan derken üstelik işler kesat derken; herkes yüzünde soluk bir bakış, içinde hayatın yenilgisi, çaresizlikleri, tatminsizlikleri ile baş başa kalmışlar bu ilçenin insanları...Ölümlerde, düğünlerde ya da seçimlerde bir araya gelir olmuşlar.Sonraki yıllarda o arkadaşlıklar ve dostluklar birer birer kaybolmuş.Kimi kardeşler küsmüş,kimi akrabalar darılmış,kimi dostlar kırılmış,kimi komşular da bağırmış çağırmış;derken yıllar yılları kovalamış ve geçmişe özlem daha da artmış…
Onların çocukları mı dediniz? Çocukları şimdi koca koca apartmanların arasında, nefes alınmaz bir havada, evlerinde sanal bir dünyada yaşıyorlarmış. Evlerinde özel odaları da varmış…Sokaklara eskisi gibi çıkmaz olmuşlar,emniyet içinde ama yalnız yaşıyorlarmış.Her dedikleri hemen alınıyormuş.Kitap okumayı da pek sevmiyorlarmış.Hiç bir sıkıntıları da yokmuş…Anneleri babaları gibi çok büyük sıkıntıları olmasa da gelecek için hayalleri de olmamış…Gelecek için belki çoğunun hedefi de yokmuş…Bazıları “annem babam sağolsun” diyorlarmış.Anneleri babaları onları o kadar çok seviyorlarmış…Hafta sonlarını,ailece hep beraber ya oyun alanlarında ya da alışveriş merkezinde geçiriyorlarmış.Artık yazları denize ve tatile gidenler de çoğalmış…Komşu ve akrabalarla gidip gelmeler azalmış...Ninelerinin yemekleri ve lezzetleri unutulmuş.Ev yemeklerini sevmez olmuşlar.Dışarıda yemek onlar için ayrı bir mutluluk olmuş.Okul servisleri çocukları artık evlerinden alıyorlarmış.Okullar tam donanımlı olsa da eğitimde bir şeyler eksik kalmış!…Çocuklar trafik kaygısıyla,köşedeki bakkala dahi gönderilmez olmuş.İş sahibi babalar şirketlerinin bilançolarını,çalışan babalar anneler ise ay başlarını hesaplıyorlarmış.Aile içi iletişim nedense fazla yokmuş.Herkes gündelik dizileriyle baş başa yaşarmış…Kimileri ise kredi kartlarıyla daha mutluymuş hatta bazıları harcamaları kısmak yerine borçlarını ertelemenin ya da ödememenin yollarını aramaktaymış…
Nedendir bilinmez ama son yıllarda ailelerin çoğu karamsar ve mutsuzmuş…Çoğu selamlaşmayı hatta gülümsemeyi unutmuş…Çocuklar okulun yolunu bilseler de kütüphanelerin yolunu pek bilmiyorlarmış.Boş günlerinde internet kafelerde heyecanla performans ödevleriyle çok yoğunlarmış!...Ders yılı sonunda hepsinin dolu dolu karneleri yanında teşekkür ve takdir belgeleri de varmış…Aileleri onlarla gururlu ve çok mutluymuş…Sadece seksek,körebe oynamayı değil ama duygularını anlatmayı da çok iyi bilemiyorlarmış.Argo konuşmak hoşlarına gidiyormuş.Aileler,”olsun biz yaşayamadık onlar yaşasın” diyorlarmış. Ailelerin çoğu çocuklarının çok zeki olduklarını söylüyorlarmış,çünkü sanal oyunları özellikle savaş oyunlarını çok iyi biliyorlarmış…Hayata açılan pencereleri değil de akıllı telefon ve internetten açılan pencereleri de çok iyi biliyorlarmış.Elde bilgisayar ya da tablet;onlar ekrana, ekran onlara bakıyor ve koca bir hayat sanal alemde gerçeklerden habersiz gezip duruyorlarmış...Nedense halı sahalarda top koşturanlar ile altlarında motorlarla yarışan çocuklar yine de mutlu olamıyorlarmış…
Ve şehrin dışındaki ağaçlar,ormanlar,tepeler ise tırmanacak, salıncak kuracak, kalp kazıyacak o şen çocuklarını bekliyormuş...Paylaşmayan, yalnız, bencil, kafesler içinde, gürbüz, güvendeki çocukların seslerini özlermiş o sokaklar...Hiç sopa yememiş, ağaçtan düşmemiş, üstü hiç çamur olmamış,topu yandaki bahçeye kaçmamış, dizlerinde yara kabukları olmamış,neşeyle koşan haykıran çocuklarını özlüyormuş o ilçenin sokakları….Nasıl olduysa o şirin ilçede kuş sesleri,çocuk sesleri,tezgah sesleri azalsa da sakinleri;o eski günleri, o çılgın ve mutlu çocukluk günlerini daha çok aramaya ve özlemeye başlamışlar…Masallar nasıl biterdi? ”Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine…” İnşallah,o ilçe ve insanları yine mutlu günleri ve dostlukları birlikte paylaşırlar;çocuklarıyla daha da güzel mutlu günler yaşarlar!...Kısacası bir varmış,bir yokmuş;bu güzel ilçede yine de güzellikler çokmuş