Kısa süre içinde kendine benzeyen tiplerden bir gurup oluşturur.
Eskiden Perşembe günleri günümüzde kaybolmuş meslek veya işleri icra eden insanlar para kazanmak amacıyla gelirdi. Bunlardan birisi de küçük, ayaklı bir tablanın üzerine monte edilmiş cihazının içinde sinema filmlerinden kesilmiş sahneleri gösteren yaşlı bir amcaydı. – Mekke’yi Medine’yi bir gözünle, öbür gözünle Mısır Sultanlarını seyredin, diye müşteri toplardı. Toplam on iki adet film karesini seyretmek beş kuruştu.
Komiserin oğlu ve arkadaşları sırayla bu gösteriyi sırayla izlerler. Beş kuruş dahi vermeden kaçarlar. Yaşlı amca arkadan bağırdıyla kalır. Bu gösterinin etkisinde kalan komiserin oğlu arkadaşlarına – Biz de yaparız bu işi, kolay yoldan para kazanırız, der ve nasıl yapacaklarına kafa yormaya başlarlar. İstangöllü Kazım- Makinist İsmet abiden kesilen film artıklarını isteyelim der.
Ancak geceleri sinemaya gitmek yasaktır öğrenciler için. Onlar sinemaya nasıl gireceklerini biliyorlardır. Kış geceleri Numune Kardeşler sineması film saat yedide başlamaktadır. Herkes yerini alıp film oynamaya başladığında girerler sinemaya. Komiserin oğlu da makine dairesinin merdivenlerini tırmanıp, kapıyı çalar ve girer içeri. Makinist İsmet’ten sarılırken kopan artık film şeritlerinden ister. Makinist İsmet ters bir insandır. Makine dairesinden çocuğu kovar. Film bittiğinde arkadaşlarıyla aşağı parkta toplanırlar. Komiserin oğlu bu iş yattı düşüncesiyle üzgün ve umutsuzdur.- Filmleri vermiyor makinist. Ne yapacağız? Bir çözüm yolu bulalım, der. İstangöllü Kazım- Benim bir planım var, der ve başlar anlatmaya.- Yarın akşam film başladığında tekrar gidelim sinemaya. Yarı olmasına yakın aşağıya iner saklanacağımız yeri tespit ederiz. İkinci yarı başladığında tekrar filmi seyreder, film biteceğe yakın kimseye çaktırmadan aşağıya ineriz. Salon boşaldığında makine dairesine girer, istediğimiz kadar film şeridi araklarız. Bu plan herkes tarafından benimsenir. Ertesi akşam toplu olarak sinemaya gidilir. Plan harfiyen uygulanmaya başlar. Film bitip salon boşaldığında, kimseler yoktur artık planlarına engel olacak. Yalnız bu sessizlik ve karanlık ortam bazılarını korkutmuştur. – Haden vazgeçin bu sevdadan, bırakıp gidelim başımıza bir iş açacağız, deseler de komiserin oğlunu ikna edemezler. El ayak çekilsin diye birkaç saat daha beklemeye başlarlar.
Buldan’da o zamanların meşhur düğünlerin çalgıcısı Süreyya’nın Sabahattin adında ufak tefek minyon tipli, tiz sesli bir oğlu vardır. Sinemayı çok iyi bildiği için ona artist lakabı takılmıştır. Artist Sabahattin kolunda tenekeden yapılmış, camekânlı, kapaklı bir sepetiyle mahalle ve sokak aralarında sakız satmaktadır. Elinde tenekeden yapılmış megafonu, bununla da sesini duyurmaya çalışırdı. Film seyretmeyi çok sevdiği için, karın tokluğuna film reklamı yapmak amacıyla çarşı Pazar dolaşırdı. Arabacı Ali sırtına kocaman bir kartile ( Film afişlerinin raptiye ile tutturulduğu, etrafı çerçeveli kapı büyüklüğünde bir tahta )’yi alır. Sabahattin ile reklama çıkarlar. Artist tiz sesi ve olanca kibar Türkçesiyle başlar anons etmeye – Bu akşam Numune Kardeşler sinemasında başrollerini Ayhan Işık ve Belgin Doruk’un paylaştığı Küçük Hanımın Şoförü adlı film oynayacaktır.
Annesi Süreyya ile geçinemediği günlerde de sinemanın bir köşesinde yatar, çalışanlarda buna göz yumarlar., onu idare ederlermiş. İşte Sabahattin’in gece yatıya kaldığı bir zamana denk gelmiştir bizimkilerin planı. Makine dairesine doğru karanlıkta merdivenleri çıkarlarken gürültü yaparlar. Uykuya yeni dalmış olan Artist Sabahattin gürültüye uyanır. Sinemada hırsız var diye aklına gelir. Önce korkar. Korkusu geçince ne yapacağını düşünmeye başlar. Sinema perdesinin bulunduğu sahnenin bir köşesinde yatmakta olan Sabahattin’in yanında sermayesi sakız çantası ve megafonu da vardır. Kenarda bulunan şalterden sahne ışıklarını yakar, eline megafonu alır. Tanınmamak için sesini değiştirir.- Olduğunuz yerde kalın! Teslim olun! Ellerinizi başınızın üstüne koyun! Yoksa sizi mahvederim! Hiç ummadıkları bir durumla karşılaşan Komiserin oğlu ve arkadaşları şaşkınlıktan adeta dona kalırlar. Korkudan bazıları ağlamaya başlar. Bütün cesaretini toplayan Komiserin oğlu- Sen kimsin? Neredesin? Biz hırsız değiliz. Sadece film şeridi alıp gidecektik. Sabahattin planı sürdürmeye devam der. – Ben Köfün Dedesiyim! Benim ruhum buralarda gezer! İyice panikleyen bizimkiler oracıkta bayılırlar.
Bu olay daha sonra karakola intikal eder. Ancak sinemacılar aralarında Komiserin oğlu olduğu için, hiçbir şey olmamış gibi olayı tatlıya bağlarlar. Bu macera da bizimkilere iyi bir ders olur.
KÖŞE YAZILARI
31 Mayıs 2011 - 11:34
ŞEHİR EFSANELERİ -KÖFÜN DEDESİ-
Günümüz postanesinin karşısındaki tek katlı eski evin karakol olduğu yıllarda bir komiser atanır. Ortaokulda yaramaz bir oğlan vardır. Gelir gelmez okulun haşere öğrencileriyle kaynaşır.
KÖŞE YAZILARI
31 Mayıs 2011 - 11:34