Buldan’ın yetiştirdiği sayılı delikanlılardandır. Uzun yıllar İstanbul’da yaşadığı için konuşması değişmiştir. Giyim kuşamı ve konuşması tam bir tophane kabadayısı gibidir. Ağır ağır, tane tane konuşurdu;
--Oğlum Erol ata su verdin mi? Derken ağır ağır ve tane tane konuşması ve bu basit cümleyi bile çok büyük bir ciddiyet ve ehemmiyetle söylemesi hala hatırlardadır
Buldan’a geldiğinde yaşamış olduğu Karşıyaka mahallesinin gençleri Hacı Bey’in etrafını alırlar. Biz Hacı Bey kızanıyız diye hem onun sohbetlerinden yararlanırlar hem de Hacı Beyin bonkörlüğünden yararlanıp tüm ödemeleri ona yaptırırlardı. Hacı Bey bonkördü. Parasını son kuruşuna kadar etrafıyla paylaşmaktan kaçınmazdı. Dolduruşa da çok gelirdi. Racona riayet ederdi. Efe varken başkasının ödeme yapması uygun düşmezdi.
Günlerden bir gün Hacı Bey Kızıldere Hamamına gider. Bunu haber alan kızanları iki taksiye doluşup efenin arkasından hamama giderler. Bağırış çağırış arabalardan inerler. Hacı Bey bunları görür. Buyur eder. Hacı Bey : “Çocuklar fazla gürültü yapmayın karşı penceredeki hatun beni kesiyor” der. Karşı pencerede hatun filan yoktur oysa. Efe biraz tomtomcudur. Neyse, yerler içerler sonunda hesap gelir: 105 lira. Hacı Bey cebinden bir yüzlük çıkarır. İçinizde beş lirası olan var mı der. Kimseden ses çıkmaz. Hacı Bey cebinden bir yüzlük daha çıkarır ve hesabı öder.
Bu sırada taksinin şoförü: “ Hacı Bey bende varmış beş lira,” der. Hacı bey sinirlenir: “ Naha baban …sız, anan …..siz kalsın,” der. Rivayet odur ki hastalanan taksi şoförünün annesi ve babası o günden sonra bir daha birlikte olamazlar. Hacı Beyin kızanları taksi paralarını da Hacı beye ödetip Buldan’a dönerler. Hacı Bey on gün sonra döner.
Hacı Bey İstanbul’dan dönerken trende içtiği şarap şişesinin mantarını, çakısıyla küçük küçük yontar. Yeleğinim cebine yerleştirir. Buldan’a döndüğünde Hacı Bey atını tımar ederken kızanları etrafını alırlar. Hacı Bey bize İstanbul’dan istediğimizi getirdin mi. Ne zaman saracaksın diye sabırsızlanırlar. Hacı Bey : “ Sabırlı olun, atın tımarı bitsin, istediğiniz yeleğimin cebinde,” der. Biraz sonra işi bitince tabakayı çıkarır , çift kağıda tütünü ve mantar yongalarını yerleştirir ve sarar. Cigaralık elden ele dolaşır. Bir nefes çeken: “ohhhh çok güzelmiş , kafayı bulduk” demeye başlarlar. Hacı Bey: “ Ulen salaklar mantar o, kakın ..iktirin gidin. Hiç biriniz Hacı Bey kızanı olamazsınız, “ der.
Yine bir gün Karşıyaka’nın gençleri olarak yukarı bucağa düğüne gidilecektir. Karşıyaka gençleri birbirine mutidir. Biraz da mırmır olarak bilinir. Hacı Bey gençleri etrafına toplar. Onlara: “Kızanlar, ben oyuna girecem, çıkmıyacam. Müdahale eden olursa ben ‘sinyal’ diyecem. Sinyal lafını duyunca siz pıçakları çekip yürüyeceksiniz,” der.
Düğüne giderler. Hacı Bey tek başına oyuna kalkar. Bir, iki, üç derken dördüncü kez oynamaya kalkışınca ortalık karışır. Çünkü geleneklere göre üçe kadar oynamasına ses çıkarılmaz ama dördüncü kez oynamak hakaret sayılır. En azından horozlanmadır ve müdahale edilmesi gerekir. Efem dördüncü kez oyuna başladığında yukarı bucaklılar pata küte Hacı Beye girişirler. Hacı Bey “sinyal” der. Kimse yerinden kıpırdamaz. Hacı Bey tekrar “ sinyal” der. Yine kimse oralı olmaz. Efe can havliyle “sinyal diyorum be inekler” diye bağırır. Olan olmuştur. Hacı Bey’in karizması çizilmiştir. Hacı Bey soluğu İstanbul’da alır. Uzun zaman memlekete dönmez.
Arkasında unutulmaz anılar bırakıp giden Buldan’ımızın bu yiğit delikanlısını rahmetle anıyoruz.Işıklar içinde olsun.