Helvacılar Mahallesi’nde Acem Mehmet’in dokuma atölyesi. El tezgahı çalıştıran ve çıkrıkta masura saran bir grup yetişkin erkek var. İşte bunlardan bazıları: Deli İbrahim Başbuğ, Parça Rıza, Dalgara Yusuf, Kolağası Ahmet, Topal Ahmet…
Bunlardan Parça Rıza ve Topal Ahmet çıkrıkta masura sarıyorlar. Yani senin anlayacağın masır çırakları. Dokuma atölyesindeki tezgahta çalışanlar ile masura saranlar, vakit iyi geçsin diye bazen türkü-şarkı söylerler, bazen de şakalaşırlarmış.
Gece olmuş, iş paydos edilmiş. Atölyenin önünde ay ışığında Acem Mehmet’in hanımının demlediği çayı içerlerken, yen evdeki Elemli Duran’ın horozu ötmeye başlamış. Mahallenin en güzel sesli ve en gösterişli horozuymuş. Çay içenler, Parça Rıza’ya takılmışlar: “Parça Rıza, hadi Elemli Duran’ın horozunu yakala getir, bir kolon şarapla halledelim.”
Dolduruşa gelen Parça Rıza, gece yarısı gitmiş, kümesinden Elemli Duran’ın horozunu yakalamış. Gitmişler Toprakçı Kaşı’na, horozu kesmişler, pişirmişler, kafaları çekmişler.
Sabah olmuş, Elemli Duran horoz ötmeyince, kümese gitmiş. Kümesin kapısı açık, tavukların sayısı tamam ama al horoz ortalıkta yok. Sokaklara bakmış, komşu tavukların yanına, diğer bahçelere bakmış, bulamamış. Tilki götürse, etrafa tüyleri dökülecek. Birkaç gün aramış.
Elemli Duran’ın hanımı, mahallenin bilgili kişisi Deli Hafız lakaplı İğdeli Hafız’a akıl danışmasını salık vermiş. İğdeli Hafız şöyle bir akıl vermiş: “Her gün sabah ezanından sonra toprak damın üstüne çıkacaksın, yüksek sesle bağırarak şöyle diyeceksin:
Horozum var satılacak
Sermayelere katılacak
Horoz değil, katır idi
Dağdan odun getirirdi
Küllüklerin yatırıydı
Gitti benim Al Horozum.
Olayı öğrenen acem Mehmet, kimsenin mağdur olmaması için, bir Çarşamba günü akşam yemeğinde sonra Moramıtların kahvehaneye giderken, yolda gördüğü Elemli Duran’ın koluna girmiş. Eline bir horoz alacak kadar para tutuşturmuş. Bir daha bağırmamasını rica etmiş.
Ateş oldu köz
Yeter oldu söz!...
Kaynakça: Alime yenge (Alime Kaçın 1928-…), Mehmet Sun (1936-…)