Moramıdın Kahvesi o gün daha bir sıcaktı. Dağderesinden eşeklerle gelen pelit odunlarından alan Kahveci Halilibram, “Üşüyübbarız”, diye söylenen ihtiyarlara inat olsun diye “ Isının gahbe deyusla” diye söylene söylene sobayı odunlarla doldurmuştu.
İkindiye doğru soğuyan havada üşüyen ihtiyarlar yanan gelin güldüren sobanın etrafında muhabbet çıkarmaya çalışıyorlardı. Atılan pelit odunlarının ateşi sobayı iyice kızartmıştı. Kemiklerine kadar ısınan ihtiyarlardan Gubaaların Mehmet,
- Maşallah ne yandı be, üle Halilibram, gayınnan mı yolladı bu odunları, bedavaya geldi yalım, deye takıldı Gaveci Halilibram’a.
- Laf isdime Mehmet abe, ısının deye atıvedik, üşüyüpbarız deyip duruydunuz sabah olalı, hem burası söğüt kölgesi değil, söylen bakam ne bişiriverem size, diye sordu, sobanın başındakilere.
Sobanın başındakilere kimi çayını, kimi de kahvesini söyledi. Sobanın arka tarafından küçük bir delikten duman çıktığını gören Beyhafızların Teyfik söylendi Gaveci Halilibram’a.
- Üle Halilibram, senin soba, İncigara Süleymanın tekeelekleri gibe delik yalım, hurdan duman çıkıbba, diye seslendi.
- Bek görür zaten gözcezlerin her bi şeyciklere diye söylene söylene geldi Halilibram. Baktı ki hakikaten delinmişti soba. “ O gada odun atarsan tabi delinir deyusun sobası” diye söylendi kendi kendine.
-İncigara’nın tekeelekleri de mi böyle hava gaçırıyo, diye sordu Gubaaların Mehmet, Beyhafızların Teyfik’e.
- Üle gaçırdığı yok da, zırf gızdırran, sinirlendiren deye uğraşıyo gençle. Geçen hafta İstanbul’dan benim oğlan Reşit’len geldik Denizli’ye. Vaadık Buldan durağına. İncigara Süleyman çekmiş arabayı, müşderi beklebduru. Selam vedik bindik emme Süleyman abenin suratı pretesto yimiş senet gibe gararıp duru. Neyse bindik Süleyman abenin aakasındaki koltuğa oturduk, çıkdık yola, benim oğlan Reşit’de accık şerdir, nerden duyduysa İncigara Süleyman’ın sinirsek bi adam olduğunu. Gumkısık rampasından sallandık, benim oğlan ağzıylan “Fıııısss” deye İncigara Süleyman’ın gulağının yanında üfürüyor. Cartt deye el frenini çekdi Süleyman abe. Hayrola demeye galmadan goca çekici aldı eline lastiklere vurmaya başladı. Meğerse benim Reşit’in üflümesine lasdikle hava gaçırıyo sanmış. Epey çekiçlen vurdu. Söylene söylene bindi, “ Ülen Ubey, ülen Ubey, senin yamadığın lasdikden ne hayır gelir” deye mırıldanıyo. Biz hiç ses etmedik. Accık daha gittik benim muzip gine İncigara’nın aakasından “Fııısss” deye üfürüyor. Gaş göz ediyom emme Reşit meram annımıyo. Senin ki gine aldı eline çekici, çekdi el frenini, gine başladı lastiklere vurmaya, goca araba epeyde lasdik va. Hem vuruyo, hem de Ubey dayıya sövüyor. Adamcığın suçu yok, günahı yok. Emme Süleyman abe saydırıyo yedi sülalesine. Biz gülüşüyoz arabanın içine bize bile sövüp sayıyo. Öğleye yakın bindiydik Denizli’den ağşama yakın zor geldik. Yenice yarmasına vaadıydık, ben Reşit yapmaz gari dediydim, a abi bakdım gine gulağının dibinden yapasıya gada İncigara Süleyman, açtı kapıyı, endi aşağıya. Bu sefe bizle de endik gari aşağıya, bi ihtiyaç molası veedik galan.
ağzınıza sağlık:)