- Yanıbbarım hey akıdeş, diyerek girdi geldi Moramıdın Kahvesine, Ekdilerin Ayhan. Suratından düşen bin parça, hali mecali kalmamış, bet beniz atıktı.
- Sene tokturla o gada deyo, laf anlımeyon ki, gine şekerin çıkmış bak bi yon enki eline yüzüne, dedi Akdanların Hilmi.
Şeker hastasıydı Akdanların Hilmi ama Ramazan’da orucunu da bırakmıyordu. Yaşı da epey ilerlemişti ama günah olur düşüncesiyle orucunu tutuyordu.
- Akıdeş su getiriverem mi içcemin, diye sordu yan masada oturan Abıkların Kemal.
- Aan akıdeş bozmuyan orucu, hurda accık dinlenen de eve gidip uzanam, dedi Ekdilerin Ayhan.
- Sahurda mercimek aşı yidiydin yalım diye sordu Abıkların Kemal, Ekdilerin Ayhan’a.
- Ya gahbecik ya, mercimek aşı mı yinir ülen sahurda, nerden çıkardın hinci enki lafa, dedi gülerek Ekdilerin Ayhan.
- Sen duymadın yalım mercimek aşı muhabbetine, dedi Abıkların Kemal. “Bak anladıveren de hem dinle hemde dinlen accık” diye başladı anlatmaya.
- Evveli köylünün birine – üle akıdeş sen tarlana mercimek eksene, hem yirsin hem de satarsın- diye akıl veemişle. Buncaz da her yere mercimek ekmiş. Yaz günü şahlanmış galan mercimek. Hasad edilcek gari, köylü dayın tarlasına çardağı gurmuş, gızan kıpan, çoluk çocuk, gelin güvey hep bir göçmüşle, mercimeği tarladan kaldırcekle galan. Ertesi gün de Ramazan gircek oruçla başlıcek gari.
Neyse bunla accık kaldırmışla mercimeği. Köylü dayın hemen seslenmiş garısına. “Üle garı hemen hu mercimeği bişir bakam” demiş. Garısı da goca gazanı doldurmuş, vermiş ateşi bişirmiş mercimeği. Akşam bi geçmişle başına vermişle gaşığı. Zaten mercimek adamı çok yidiri, gat bakalım yi bakalım, gat bakalım yin bakalım, epey bi yimişle. Zaten yorgun argın hepiciği de. Yatmışla sahura kakmışla hep bir. Gine seslenmiş garısına köylü “Garı ağşamdan galan mercimeği al ge bitiriverelim, bek güzel olmuş gari”. Gatıkgelmiş garısı. Gine vurmuşla gaşığı, goca gazanı silmişle süpürmüşle. Köylü dayın dura dura “Bak göödünmü, ne güzel oldu mercimek, seneye damın üsdüne gada mercimek ekcem, maşallah hunun dadına bakın yahu” dermiş verirmiş gaşığı.
Yatmışla uyumuşla accık, sabalan gine iş va. Kakmışla eekenden, girmişle tarlaya çapa çapalımaya emme, dayın başlamış yanmaya. Mercimek yakmaya başlamış köylünün içerisine. Güneş tepeden çıkmış on metre yükselmiş, dayının ağzı gurumuş, dilcezi bile dönmez olmuş. “Üle nişliyen neelere giden, daha ağşama bi yıl va” dermiş kendi kendine. Accık daha geçmiş, emme dayanılcek gibe değil. Bi bakmış su dolu laklak durub duru yan tarafta. -Ülen ne olcese olsun, nereye varısa vaasın- demiş bi yumulmuş laklağa, cork cork içmiş, tepesinden bile devirmiş gari suları. Hem içermiş hem de bağırırmış bi yandan
“Üle garı bene bak, çıkın sökün enki mercimekleri, bi dene bile bırakman, hangi deyus dikerse diksin, yakdı gavurdu bene”