Kasım ayı gelmiş, Moramıdın Kahvesindeki gelin güldüren sobanın başında muhabbet de ısınmıştı. Kepsel’deki bağından yeni göçüp gelen Cinibizlerin Hilmi ve yanındakiler hem çaylarını içiyorlar hem de sohbet ediyorlardı.
- Bekmez ettin mi gocu usta, diye sordu Velçilerin Kemal, Cinibizlerin Hilmi’ye.
- Ettik akıdeş, dedi Cinibizlerin Hilmi. “Epey bi gün balı ettik, to balı ettik, üzüm çiğnedik köötü ettik, benim gızanla dışaada olduğundan hepiciğine de yolladık. Benim garı, guru diri, epey bi dizgilik ebik gabuk, nobiye, balme edivediydi. Gızanla geldile aldıla gittile. Allahcım ağız dadınnan yidirmek nasip etsin galan.
Muhabbetin mevzuu belli olmuştu artık. Bağ, dağ konusu zaten Buldanlıların ortak muhabbetiydi.
Sobadan biraz ileride olan Halbeşlerin Yusuf çekti geldi sandalyesini. Muhabbete girecekti besbelli. Zira çevresinde atıcılığı ile ünlüydü. Sözlerinin yarısından fazlasının yalan olduğu bilinirdi.
- Ağa, sizin bağda da oluyo mu ilan, çiyan, diye sordu Cinibizlerin Hilmi’ye.
- Bu hoyun hiç göömedim akıdeş, diye cevapladı Cinibizlerin Hilmi.
Halbeşlerin Yusuf bu cevabı bekliyordu zaten. Hemen girdi söze.
- Ağa bu sene bizim Haydar’daki bağda bi ilanlaa, çiyanlaa vaadı sen göösen. Öldür öldür takas getiremedim. O gada ilaç dökdüm benemin demeyoola. Kedi köpek bile hakkından gelemedi.Hatta bi sabah, yatıp duruyum yatakta. Benim garı “ Kak gari adam, gayfaltıyı yapalım da bağda hızmat durup duru, daha üzüm kescez, bekmez etcez, yatıp durma galan” dedi.
“Eh garı” dedim. Doğruldum yatakdan. Göyneğimi keydim. Yatağın içinden eğildim donumu da keydim. Eğildim, elimi divanın altına doğru sürdüm el yordamınnan kemerimi alan da dakam donuma deye. Dakdım, dakdım bi asıttım “Pat” deye bi ses geldi. Üle usda, kemer deye dakdığım meğerse ilanmış, ilanın kafası elimde galıveedi. Benim garının ödü kopdu, alıveedim elime bağa doğru fıydırıveedim galan.
Kahvedekiler kırılıyorlardı gülmekten.
- Kak ülen afarozcu herif, yalan olurda bu gada olmaz be, diye seslendi Velçilerin Kemal, hem gülüyor hem de söyleniyordu.