Seyyar yerli malcıların, seyyar mnifaturacıların çuvalını sırtlayıp köy kasaba dolaştıkları dönemin bitip, esnafın pazarcılığa terfi edişi, çuvalların yerini tahta sandıkların aldığı, yayımcıların Pazar yerlerinde birer tahtadan çakılmış çardaklar bulundurdukları yıllar.
Soğuk bir kış günü ve hava yağışlı. Ramazan bayramının arifesi. Pazarcıların bir kısmı Buldan’da kalır, kısır Pazar da olsa soğuk ve yağıştan korkularına dışa gitmezler. O gün aynı zamanda Sarıgöl pazarıdır. Genç pazarcılardan bir gurup sabah ezanından önce Abbas meydanında toplanırlar. Elemli Halla’nın kamyonu gelir. Pazarcı sandıkları yüklü kamyon yola koyulur. Arkasından Azgınoğlu Kasım’ın minibüsüyle pazarcılar kamyonu takip ederler. Sarıgöl’e varana kadar yağmur kesilmez. Pazar yerine vardıklarında ne yapacaklarına karar veremezler bir türlü. Bazıları “ Geri dönelim. Bu havada müşteri gelmez “ dese de beklemeye başlarlar. Bir ara yağmur kesilir ve çardaklarını getirip, mallarını sergilere yayarlar. Tedbir olarak çadırlarını da açarlar. Bir saat kadar sonra yağmur bütün şiddetiyle yeniden başlar. Pazar yerinin içinden sel akmaktadır. Öğleye kadar yağan yağmur kesilmeye başlar.
Bayram alış verişi yapmak için evinde beklemekte olan vatandaşlar çarşı, pazarı doldururlar bir anda. Hava muhalefeti nedeniyle az sayıda pazarcı geldiğinden, satıcıların önündeki mallar kısa sürede kapanın elinde kalır. Alanda satanda memnun kalır bu işten bayram önü.
Akşama doğru sergilerini toplayan esnaf malını kamyona koyar ve yola koyulurlar. Kadıköy çayına kadar gelirler, selden karşıya geçmenin imkanı yoktur. Sel dere yatağından taşmış, yollara yayılmıştır.Çaresiz uygun bir kenarda beklemeye çekilirler. Arkalarından halı yüklü bir minibüs gelir. Yabancıdır içindekiler. Yöreyi iyi tanımadıkları belli ki seli dikkate almadan karşıya geçmeye isterler. Bizim pazarcılar onları bu fikirden vazgeçirmeye çalışırlar ama onlar “ ertesi gün bayram, memlekete yetişeceğiz daha” der ve arabalarına binerler. Selin içine arabalarını sürerler karşıya geçmek için. Çayın ortasına doğru sel minibüsün tepesinden aşarak, sürüklemeye başlar. Bir müddet sürüklenen minibüs bir kayaya takılır. Pazarcıların yardımıyla içindekiler kurtulur ama halılar işe yaramaz hale gelmiştir. Islak halıları zorlukla kenara çıkarırlar. Onları kurutmak ve karınlarını doyurmak için yakınlarındaki bir bağ evine yerleşirler. Topladıkları odunlarla ocağı yakarlar. Sarıgöl’den aldıkları ekmek ve peynirden başka katık yoktur. Yanlarındaki gençlerden biri “Köye gidip bakkaldan çay, şeker alıp, geleyim” diye kalkar. Bir saat sonra çay malzemeleriyle geri döner. Sabaha kadar uyumamak için birkaç kez çay demlerler. Peynir ekmekle de karınlarını doyururlar.
Sabah olduğunda selin öfkesinin biraz geçmiş olduğunu görürler. Öğleye kadar beklerler. Sel suyu biraz daha azalmıştır. Kamyon ve minibüsleri suyun içinden ağır ağır karşıya geçer. İkindi evlerine kazasız belasız vardıklarına şükrederler.
Mustafa Başün’e teşekkürler….