Dumbal Amad’ın büyük oğlu Sami Denizli’de yeni açılan Ticaret Lisesi’nde okumaktadır. Buldanlı birkaç arkadaşı da aynı okulda okumakta, aynı tek gözlü bir odadan oluşan evde kalmakta, hafta sonları evlerine geri dönmekte, pazartesi sabah erkenden okulun yolunu tutmaktadırlar.
Bir kış günü evlerine dönen gençler, aynı zamanda hafta sonları Mekik Spor’da, Gençlik Kulübü’nde top koşturmaktadır. Pazar günü deplasmandan yorgun argın gelen Dumbalların Sami, bir duş aldıktan sonra uyuyakalır. Evde ninesiyle kalmaktadır. Nine her Pazar torununa beş gün yetecek kadar yemek ve nevale hazırlar. Yufkaları sular, bağdan gelen meyvelerle birlikte hepsini güzelce bir sepete yerleştirir. Yolda içindekiler belli olmasın diye bir sepet kapağı yerleştirir ve kapının ağzına koyar.
Kış geceleri uzun olduğundan ninesi de erkenden yatar ve gece 11’e doğru kalkar. Evde saat olmadığından, kuşluk vakit yaklaşıyor zanneden ninesi torununu kaldırmaya varır. “Sami! Kalk oğlum, sabah olup geli! Yola gidcen, alaklan azıcık!” Uyku sersemi kalkan Dumbal Sami alelacele giyinir. Yemek sepetini koluna takar ve Bostancıların kahvesine gelir. Kave henüz kapanmamış olduğundan, sabah için yeni açılmış zanneder. Kahvenin girişinde Topal Memed ayakkabı boyamaktadır. “ Hayrola evlat! Bu vakit nereye gitdeen?” “ Denizli’ye gitcen, Memed’a! “ deyince boyacı gülümser.
O yıllarda garaj şimdiki hamamın olduğu yerdedir. Garaj kapısına yakın duvar dibindeki Gözlerli’nin Thames minibüsünü gösterir ona boyacı Memed. “ İlk araba Gözlerli’nin, git içinde otura koy. Dolunca kalkar!” Vaktin ne olduğundan habersiz olan Dumbal Sami alır sepetini ve minibüsün kapısını açar ve arka koltuğa yerleşir ve bir müddet sonra uyuya kalır.
Sabaha karşı gelen minibüsün sahibi Gözlerli Musduva amca içerde bir gencin uyuduğunu görünce kapıyı açar ve seslenir. “ Evlat! Denizli’ye gitmek için erkenden gelip yer tutmana gerek yoktu. Nasıl olsa gelen yolcuları bir şekilde Denizli’ye götürürüz” İşletildiğini geç de olsa anlamış Dumbal Sami.
Benli’nin lokantasından aldığı şişelere süt doldurup, ağızlarına darı koçanı ile sıkıştırıp eşeğin heybesine dolduran Topal Memed, haftanın iki günü mahalle aralarında dolaşıp satış yaparmış. Bir gün Zehrenti’ye gelmiş süt satmaya. Sokakta top oynayan Dumbal Sami Topal Memed’i görünce yanına koşmuş. “ Süt satmaya gelen olursa, benim eve bir şişe getirsinler dedi arabacı Süleyman amca” “ Evi nerede Arabacı’nın?” “ Kayalar’ın en tepesindeki ev onun” “ Yokuş yukarı çıkamaz eşek bu yükle” “Şuradaki direğe bağla eşeğini, kendin ver gel sütü!” Topal Memed heybeden bir şişe süt çıkarır, eşeğini direğe bağlar ve uzaklaşır. Gaymakların Hakkı’ya seslenir vakit kaybetmeden Dumbal Sami. “Sizin gomşuların orda iplik boyanıyor. Dağardan bir naşırfa boya al, gel! Yanında da bir avuç iplik yüsüğü getir.” İplik yüsüklerini gençler hemen aralarında paylaşırlar. Naşırfadaki boyaya batırıp eşeğin her tarafına sürmeye başlarlar. Boz eşek beş dakika içinde kunduz siyahına döner. Topal Memed gelmeden eşeği çözerler ve salıverirler. Gençler de ortadan toz olurlar. 5-10 dakika sonra eşeğini bıraktığı yere gelen Topal Memed eşeği yerinde göremeyince telaşlanır. Kan ter içinde Alanyazı Meydanı’na iner. Bostancıların kahveci Mustafa Topal Memed’i telaşlı görünce seslenir. “ Memed! Eşeğini kaybettin herhalde! Meydandaki çınara bir eşek bağlamışlar. Heybenin içinde süt şişeleri varmış, seninkine benziyor, bir bak hele!” Doğruca eşeğin yanına giden Topal Memed eşeğe yakından bakınca şaşırır. “ Heybenin içindeki süt şişeleri benim ama eşek benim değil. Benim eşek bozdur. Bu maşallah sırma gibi simsiyah!” deyip eşeği almadan gitmiş.
SAMİ TÜMBAL’A TEŞEKKÜRLER …..